6728 Sayılı Kanun Uyarınca 5941 Sayılı Çek Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler

Oct 09, 2017

6728 Sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 09/08/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu kanun çerçevesinde yapılan değişiklikler aşağıda detaylı olarak açıklanmıştır;

İşbu kanunun 2. Maddesi ile T.T.K. 780. Maddesinin 1. Fıkrasında belirtilen çekin unsurlarına (‘çek’ ibaresi, kayıtsız-şartsız havale, ödeyecek kişinin/muhattabın ticari ünvanı, çekin düzenleme yeri, tarihi, düzenleyenin imzası) Banka tarafından verilen seri numarası ve Karekodu unsurları eklenmiştir. İlgili maddeye yapılan getirilen ek fıkra ile, bahse konu karekod okutma ve bilgi paylaşım sisteminin Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi tarafından oluşturulacağı da hüküm altına alınmıştır. “Karekod” uygulaması ile çekin daha güvenilir bir ödeme vasıtası haline getirilmesi ve çek takibini kolaylaştırılması amaçlanmıştır. Bu sayede çekin kayıt dışı kullanımı önlenecek olup bankaların verdiği çek yapraklarının kaçının kullanıldığı kaçının halen çek sahibinin elinde olduğu kayıt altına alınarak, bu bilgileri üçüncü kişilerin paylaşımına açık olacaktır. Bu takip sisteminin işlemesi için lehtarın aldığı çeki sisteme kaydetmesi gerekecektir. Sisteme kayıt yaptırmamak çekin geçerliliğini etkilemeyecek, fakat lehdar işbu kaydı yapmaz ise bankanın karşılıksız çıkan çeklere karşılık ödemekle sorumlu olduğu belirli tutardaki paradan mahrum kalacaktır.

Ayrıca bu maddenin 3. fıkrasına yapılan ek düzenleme ile başvurucuların, bankaya çek yasağı bulunmadığına dair yazılı beyan vermesinin yeterli olmayacağı, bankanın bu beyanların doğru olup olmadığının araştırılması konusunda sorumluluğunun bulunduğu belirtilmiştir. Bu doğrultuda banka, başvuruda bulunan gerçek kişi ya da tüzel kişi adına yetkilisini, Risk Merkezi Sistemine kaydederek, yine bu sistemden sorgulama yapmak ve bu sorgu sonucunu da muhafaza etmekle yükümlü olacaktır.

İlgili kanun ile gelen bir başka güvence diyebileceğiz düzenleme ise, tüzel kişilerde, temsilci değişse de, tüzel kişinin çekten sorumlu olacağına ilişkin hükümdür. Eski uygulamada, çekin düzenlenmesinden sonra fakat ibrazından önce şirket yetkilisinin yetki süresi dolduğunda, banka ve şirketler, çekin yetkisiz kişi tarafından düzenlendiği gerekçesiyle çek bedeli ödemekten kaçınmaktaydılar. İşbu düzenleme ile bu durumun önüne geçmek istenmiştir. Ancak söz konusu madde de “Karekodlu çekin sisteme kaydedildiği tarihten sonra” ifadesi yer almaktadır. Yani çek karekod sistemine kaydedilmezse ve çekin ibraz edildiği tarihte şirket yetkilisinin yetki süresi dolmuşsa, o zaman bu fıkra hükmünden faydalanılamayacaktır.

Bilindiği üzere süresi içinde ibraz edilen çek, tamamen ya da kısmen karşılıksız ise banka tarafından “karşılıksızdır işlemi” yapılır. Yeni getirilen düzenleme ile hamilin şikâyeti üzerine çekin karşılıksız çıkmasına sebep olan kişi aleyhine şikâyete konu her bir çekle ilgili olarak 1500 güne kadar adli para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır. Fakat bu adli para cezasının, çekin karşılıksız çıkan miktarı ile faizi (düzenleme tarihinden itibaren işletilecek 3095 S.K.’na göre temerrüt faizi), takip ve yargılama giderleri toplamından az olmayacağı da belirtilmiştir. Bunun yanı sıra mahkeme ayrıca, sadece hüküm kısmında değil, ceza yargılaması sırasında dahi koruma tedbiri olarak, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı verebileceği gibi, daha önce verilmiş bir yasak varsa devamına re’sen hükmedebilecektir. Aynı değişiklik hükmünde, yasak kararının çek sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çek sermaye şirketi adına düzenlenmişse ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen yetkilileri hakkında uygulanacağı düzenlenmiştir.

Yine 6728 Sayılı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrasında çek hesabı sahibinin kim olduğu hususu düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca çek hesabında para bulundurmakla yükümlü olan kişi çek hesabının sahibidir. Çek hesabının tüzel kişi olması halinde bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi eğer böyle bir üye yoksa yönetim organındaki üye/üyeler çek hesabının sahibi olarak kabul edilecektir. Hal böyle iken haklarında yasak kararı verilen üye/üyeler yönetim organında görev alamayacak olup hakkında yasaklama kararı verilenlerin mevcut organ üyelikleri görev sürelerinin sonuna kadar devam edecektir.

Ayrıntılı olarak düzenlenen 5.maddenin 8.fıkrasında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin bilgilerin UYAP vasıtasıyla MERSİS ve Risk Merkezi’ne elektronik ortamda bildirileceği, hakkında yasak kararı olan kişilerin ise Risk Merkezi tarafından bankalara bildirileceği düzenlenmiştir. Bildirimlerin nasıl yapılacağına dair esas ve usuller Adalet Bakanlığı’nın görüşünü alarak belirlenecektir.

İlgili maddenin devamındaki fıkralarda; yapılacak yargılamanın mahkemece verilecek beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi ya da davanın düşmesi yönündeki karar ile sonuçlanması halinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına da karar verileceği, işbu kararın kesinleşmesi ile 8. fıkrada sayılan usullerde MERSİS ile Risk Merkezi’ne bildirimlerin yapılacağı belirtilmiştir. Ayrıca karşılıksız çek davalarında ön ödeme, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı düzenlenerek daha caydırıcı hale getirildiği görülmektedir. Devamla, karşılıksız çek davalarında verilen adli para cezalarının 5275 Sayılı Kanun’un 106/3. maddesinde düzenlenen kamuya yararlı işte çalıştırma kararı verilmeksizin hapis cezasına çevrileceği hususunun da getirilen düzenlemenin caydırıcı olma amacı taşıdığını ispatlar niteliktedir.

İşbu kanun, 2012 yılı kanuni düzenlemeleriyle kaldıran cezai yaptırımlar geri getirildiğinden 6. madde ile karşılıksız çekin olumsuz etkilerini ortadan kaldıran kişi için yargılama sonrasında cezasızlık durumu getirilmiştir. Kanunun işbu maddesi amaçlana husus, çekin güvenilir bir ticari vasıta olmasını sağlamaktır. Getirilen düzenleme uyarınca;

-Eğer karşılıksız çekin bedeli, kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte yargılama aşamasında ödenirse, davanın düşmesine karar verilir.

-Bu bedel mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra ödenirse, hükmün tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.

-Şikâyetten vazgeçme halinde de yukarıdaki 1. Fıkra hükümleri geçerlidir. Yani bulunduğu safhaya göre ya dava düşer ya da hüküm tüm sonuçlarıyla kaldırılır.

Ancak bahse konu çek bedeli ödenmemiş ve cezaya hükmedilmişse, cezanın infazının bittiği tarihten itibaren 3 yıl ya da yasağın konulduğu tarihten itibaren 10 yıl sonra bu yasağın kaldırılması için başvuru yapılması mümkündür. Başvuru söz konusu hükmü veren mahkemeye yapılır. Nitekim 3 veya 10 yıllık süreler sonunda başvurulan mahkemenin vermiş olduğu karara karşı İ.İ.K. 353/1. Maddesi uyarınca 7 gün içinde itiraz edilmesi mümkün olup işbu itiraz hakkında verilen karar kesindir.

Son olarak 6728 Sayılı Kanunu ile getirilen değişikliklere ilişkin düzenlenen geçiş hükmünde; bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına ilişkin kayıtların, bu Kanun gereğince silinmesini gerektiren şartlar oluşuncaya kadar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında tutulmaya devam edileceği belirtilmiştir.

Sonuç olarak;

Yapılan tüm değişikliklerin amacının ödeme aracı olan çeke karşı duyulan güveni arttırmak olduğunu söylemek mümkündür. Zira piyasada karşılıksız çeklerin artması ve çek marifetiyle yapılan ticarete olan güvenin azalması karşılıksız çekte hapis cezasının kaldırılmasına bağlanmaktadır. Bu nedenle işbu kanun değişikliği ile çek hesabı açan ve çek keşide eden kişilerin mali sicillerine şeffaflık kazandırarak bu durumun azaltılması hedeflenmiştir. Nitekim bu durum doktrin tarafından “ekonomik suça ekonomik ceza” ilkesi ile çeliştiği gerekçesi ile eleştirilmişse de, amaçlanan hedef bakımından yapılan değişliklerin gerekli olduğu kanaatindeyim. Bu durum çek keşide edenlerin, karşılığı bulunmayan çeki düzenleyip düzenlememe konusunda düşünmeye sevk edeceği aşikârdır.

Av. Yağız Karadenizli