Sözleşmeye Aykırılıktan Doğan Manevi Tazminat

Oct 21, 2015

Borçlunun ifa etmekle yükümlü olduğu borcunu yerine getirememesi durumunda borca aykırılık meydana gelmektedir. Borca aykırı davranan kişi, bu davranışı ile neden olduğu zararı tazmin etmekle yükümlü olup işbu yükümlülük neticesinde doğan sorumluluğa, borca aykırı davranıştan sorumluluk denilmektedir. Sorumluluk bu anlamıyla tazminat borcunun kaynağıdır. (M. Kemal Oğuzman, Turgut Öz, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İstanbul Filiz Kitabevi, 2006, s. 14)

Manevi tazminat ise kişilik haklarına karşı yapılan tecavüz neticesinde mağdurda acı, elem ve üzüntü şeklinde görülen zararın karşılanması amacıyla ödenen tazminattır. Manevi tazminat, Türk Borçlar Kanunu’nun (Bundan sonra “TBK.” olarak anılacaktır.) haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümleri arasında yer almaktadır. TBK.’nın 56. maddesinde bedensel bütünlüğün zedelenmesi ve ölüm hali için manevi tazminat, 58. maddesinde ise kişilik haklarının zarar görmesi durumundaki manevi tazminat düzenlemiştir.

Borçlar Kanunu’nda borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Oysaki borca aykırı herhangi bir davranışın, alacaklının kişilik haklarının zedelenmesine neden olması mümkündür (Örnek olarak: iş sözleşmesinde işverenin borca aykırı davranışı nedeniyle iş kazası veya meslek hastalığı meydana gelmesi veya bir hekimin yanlış müdahale sonucu hastanın vücut bütünlüğünü ihlal etmesi ya da bir eşyayı kullanma olanağının kaybolması). Bu nedenle hem doktrinde hem de uygulamada yargı kararları ile tereddütsüz şekilde TBK’nın 114. maddesinin 2. fıkrasında yer alan haksız fiil hükümlerinin sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacağına ilişkin düzenlemenin kapsamına manevi zararın tazmininin de gireceği kabul edilmektedir.

Borca aykırı davranış nedeniyle tazminat talep edebilmenin şartları, borca aykırı davranış, borçlunun kusuru, alacaklının zarara uğraması, zarar ile borca aykırı davranış arasında nedensellik bağı bulunması ve borca aykırı davranışın alacaklının kişilik haklarını zedelemiş olmasıdır. Bunlardan ilk dördü sözleşmeden kaynaklanan her türlü tazminat talebinde aranacak genel şartlar olup sonuncusu manevi tazminat taleplerine özgüdür ve Türk Borçlar Kanunu’nun 56. ve 58. maddelerinin bir sonucudur.

Uygulamada borcun zamanında veya hiç yerine getirilmemesi nedeniyle meydana gelen olaylarda duyulan acı, üzüntü ile borca aykırı davranışta bulunan borçlunun eylemi arasındaki nedensellik bağının nasıl kurulacağının tespit etmek sorunludur. Zira kural olarak bir para borcunun ödenmemesi alacaklının bir kişilik hakkını ihlal etmemektedir. Ancak bunun neticesinde gelişen olaylar bu hakkı ihlal edebileceğinden nedensellik bağı burada kurulabilmektedir. Örnek vermek gerekirse; tatilden beklenen faydanın elde edilememesi, eşyayı kullanma olanağının kaybolması veya sözleşme görüşmelerinde kusurlu davranış ile karşı tarafın kişilik haklarının ihlal edilmesi durumları, manevi tazminat sorumluluğu ortaya çıkartabilecek nedenlerdir. Bu sebeplerle doktrinde ve uygulamada yargı kararları ile tereddütsüz şekilde TBK’nun 114. maddesinin 2. fıkrasında haksız fiil hükümlerine yapılan yollamanın kapsamına manevi zararın tazmininin de gireceği kabul edilmektedir.

Buna rağmen manevi tazminat talebinin şartları ve ispatı açısından yargı kararlarında bir tutarlılık bulunmamaktadır. Zira Yargıtay bir kararında, cenaze törenine ilişkin gazete ilanının zamanında yayımlanmamasının “alacaklı durumda bulunanların ruhunda ayrıca bir eza meydana getiren ağır bir davranış” olduğunu kabul ederek manevi tazminata hükmederken diğer bir diğer kararında dikkatsizliği nedeniyle düğün fotoğraflarının fotoğrafçı tarafından yakılması olayında kişisel haklara saldırı niteliğinde olmadığı ifade ederek manevi tazminatın koşullarının gerçekleşmediğine hükmetmiştir. (Y. 13. HD., 18.03.1999, E. 1713, K. 2080 (YKD, Aralık 1999, s.12) Bir diğer kararda Yargıtay pizzanın içinden böcek çıkmasının kişilik haklarını zedelemediğine hükmetmiştir. (Y. 13. HD., 12.11.1998, E. 7252, K. 8981 (YKD, Ocak 1999, s. 58-59) Hâlbuki söz konusu durumun insanda iğrenme, mide bulantısı yaratacak bir unsur olup vücut bütünlüğü kapsamında değerlendirildiğinde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği tartışmasızdır. Yargıtay her ne kadar işbu kararda; elem ve üzüntünün çok yoğun olmadığını belirtmiş ise de yoğunluk manevi tazminatın tespitinde değil tazminat tutarında belirleyici bir unsurdur.

Yargıtay kararlarında da anlaşıldığı üzere, birçok kararda kişilik haklarının zedelenip zedelenmediğini araştırmaksızın manevi tazminata hükmedilmektedir. Bu durumda hangi değerlerin kişilik hakkı sayılacağı ve hangi olayların kişilik haklarını ihlal ettiği hususu değişkenlik göstermektedir.

Sonuç olarak, sözleşmeye aykırı davranıştan doğan manevi tazminat borcunun doğması için taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunması, borçlunun sözleşmeye aykırı davranması ve bu yüzden alacaklının kişilik haklarında ihlal gerçekleşmiş olması gerekmektedir.


Av. Yağız Karadenizli
21.10.2015