Bina veya Diğer Yapı Eseri Malikinin Sorumluluğunun Hukuki Niteliği

Oct 21, 2015

Bilindiği üzere Türk Hukuk Sistemi, kural olarak “kusur ilkesine” dayalı kusur sorumluluğunu benimsemiş ancak istisnai olarak illiyet prensibine dayanan kusursuz sorumluluğu kabul etmiştir. Başta Borçlar Kanunu olmak üzere, değişik yasalarda kusursuz sorumluluk hallerine yer verilmiş olup bu sorumluluk halleri öğretide “objektif sorumluluk” veya “sebep sorumluluğu” olarak adlandırılmaktadır.

Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) 69. maddesinde düzenlenen “yapı malikinin hukuki sorumluluğu” kusursuz sorumluluktur. Kusura dayanmayan bina veya diğer bir yapıya sahip olunması dolayısıyla öngörülen bu sorumluluk halinde; intifa ve oturma hakkı sahipleri de sınırlı bir alanla müteselsilen sorumlu tutulmuştur.

Türk Borçlar Kanunu’nun 69. Maddesi;

“Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.”
“İntifa ve oturma hakkı sahipleri de binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.”
“Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rucü hakkı saklıdır.”

TBK m.69 hükmünden açıkça görüleceği üzere; bir bina veya yapının yapılışındaki bozukluk veya bakımındaki eksiklikler yüzünden özel hukuk alanına giren, üçüncü kişilerin ya da eşyalarının uğradıkları zararlardan malik veya bazı durumlarda intifa veya oturma hakkı sahibinin sorumlu olması esasına dayanmaktadır. TBK 69. madde lafzından da anlaşıldığı üzere; yapı malikinin hem yapılıştaki bozukluk hem de bakımdaki eksikliklerden sorumlu olduğu anlaşılmakla birlikte zarar meydana geldiğinde malik kim ise, söz konusu zarardan o şahıs sorumlu tutulacaktır.

Sorumluluğun esas olarak beş şartı bulunmaktadır. Bu şartlar kısaca bir bina veya yapı eserinin varlığı, malik veya intifa ve oturma hakkı sahibinin varlığı, yapılıştaki bir bozukluk veya bakımda bir eksiklik, zarar ve illiyet bağıdır. İşbu sorumluluğa ilişkin gerekli şartların gerçekleşmesinden sonra, zarar gören açacağı tazminat davası ile genel esaslar kapsamında bu zararını tazmin ettirebilecektir. Kural olarak, maddi ve manevi tazminat davasını, bina veya yapı eserinden zarar gören kişi açabilmektedir.

TBK m. 69 kapsamında bir sorumluluktan bahsedilmek için yapılıştaki bozukluk veya bakım eksikliği ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Kanunda bu illiyet bağının varlığı konusunda bir karine kabul edilmemiş olduğundan, bu bağ zarar gören tarafından ispat edilmelidir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/690 E. ve 2013/1547 K. sayılı ve 24.01.2013 tarihli ilamında;

“Zarar, davalıya ait kanalizasyon rögarının tıkanması veya arızası olmaksızın sırf sigortalı binanın geri tepmeyi engelleyici sisteminin olmamasından dolayı meydana gelmiş ise, davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı sigortalı binanın malikinin kusuru nedeniyle kesilmiş olur. Ancak zarar, davalının kanalizasyon borusunun yetersizliği veya tıkanması veyahut rögarın geri tepmesi sonucu meydana gelmiş ise bu durumda sigortalı binada geri tepmeyi engelleyici sistemin olmaması, davalının kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, zira bu halde davalının sorumluluğunu gerektiren illiyet bağı kesilmemiştir. Zararın nasıl meydana geldiğinin somut olarak tespit edilip, davalının kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerin olayda mevcut olup olmadığı belirlenerek karar verilmesi gerekir.”denilmek suretiyle illiyet bağı ve sorumluluk arasındaki ilişki net bir biçimde izah edilmiştir.

Öte yandan bina veya diğer yapı malikinin sorumluluğunu, diğer kusursuz sorumluluk hallerinden ayıran en önemli fark, TBK m.69 hükmünün malike geniş ve ağır bir sorumluluk yüklemesi olup kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamasıdır. Ancak malik, sorumluluktan kurtulmak için (TBK m. 69’dan zımnen ortaya çıkan) zararın, eserin yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden kaynaklanmadığını ya da (sorumluluk hukukunun genel esaslarına göre) illiyet bağını kesen durumlardan -mücbir sebep, üçüncü kişinin sorumluluğu- birinin varlığını ispatlamak zorundadır.

Bina veya diğer yapı eserlerinden doğan sorumluluğa özgü bir diğer düzenleme ise rücu konusudur. Madde metninde özel olarak iki farklı rücu ilişkisine değinilmektedir. TBK m. 69/2’de öngörülen rücu ilişkisi müteselsil sorumluluk esasına dayanmaktadır. Buna göre; intifa ve oturma hakkı sahipleri, binanın bakımındaki eksikliklerden sorumlu tutulmaktadır. Ancak şahsi bir hak veren kira ilişkisinde kiracı, TBK m. 69 kapsamında üçüncü kişilere karşı sorumlu değildir. Bir diğer rücu ilişkisi ise; TBK m. 69/3 gereği malikin intifa ve oturma hakkı sahiplerinin, genel hükümler kapsamında sorumlu olan diğer kişilere, aralarındaki ilişkiler nedeniyle rücu etmesidir. Söz konusu hüküm, özel bir rücu mekanizması getirmemekte olup taraflar arasındaki ilişkiye dayanmaktadır.

Bina veya yapı eserlerinden doğan sorumluluğu düzenleyen TBK m. 69 hükmü, kanunun haksız fiiller kısmında yer aldığından, söz konusu zararlardan doğan talepler, TBK m.72 gereği zarar gören kimsenin, zararın ve zarar verenin öğrenilmesinden itibaren iki ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği tarihten itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır.


Av. Yağız Karadenizli
21.10.2015