Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2022-32/66) (“Değişiklik Tebliği”), 19 Nisan 2022 tarihli ve 31814 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Öncelikle belirtmek isteriz ki, işbu Değişiklik Tebliği ile yabancı para cinsinden veya yabancı paraya endeksli ödemelere getirilen istisnalar kapsamında genel bir değişiklik yapılmamıştır. Bu kapsamda mevcut istisnalar devam etmekle birlikte 2008-32/34 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara İlişkin Tebliğ’in (“Tebliğ”) “Döviz Cinsinden ve Dövize Endeksli Sözleşmeler” başlıklı 8. maddesinin 9. ve 15. fıkralarına, uygulama bakımından önem arz eden ibareler eklenmiştir.
2. Taşıt Satış Sözleşmeleri Dışında Kalan Menkul Satış Sözleşmeleri Bakımından Türk Lirası ile Ödeme Yapma ve Bu Ödemeyi Kabul Etme Yükümlülüğü
Değişiklik Tebliği ile getirilen önemli düzenlemelerden ilki Tebliğ’in 8. maddesinin 9. fıkrasına eklenen “Ancak sözleşme konusu ödeme yükümlülüklerinin Türk parası cinsinden yerine getirilmesi ve kabul edilmesi zorunludur.” şeklindeki ibaredir. Bu ibare ile yabancı para cinsinden veya yabancı paraya endeksli ödeme yasağına getirilen istisnalardan biri olan, menkul satış sözleşmelerinden[1] kaynaklanan ödeme yükümlülüklerinin yabancı para cinsinden veya yabancı paraya endeksli olarak kararlaştırılabileceği düzenlenmesi esasen korunmuştur. Bununla birlikte Değişiklik Tebliği ile, yabancı para cinsinden belirlenen ödeme yükümlülüğünün ifası sırasında, Türk Lirası cinsinden ödeme yapılması zorunluluğu getirilmiştir. Ödeme yapma zorunluluğu ile birlikte, para borcu alacaklısı bakımından Türk Lirası cinsinden yapılan ödemelerin kabulünün gerektiği; yabancı para ile ödeme yapılmasının talep edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Belirtmek gerekir ki, yabancı para borçlarının ifası, TBK’da düzenlenmiş olup Değişiklik Tebliği ile getirilen düzenleme, TBK’da yer alan hükümler ile birlikte bu tür borçların ifası hususunda birçok soruyu yanıtsız bırakmıştır (bu hususta Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından 21 Nisan 2022 tarihli duyuru ile düzenlenen hususlara dair açıklamalarımız aşağıda bent (d)’de yer almaktadır).
Bu kapsamda, Değişiklik Tebliği ile getirilen düzenleme ile, TBK’nın “Ödeme” başlıklı 99. maddesine istisna getirdiğini söylemek yerinde olacaktır. TBK’nın 99. maddesi aşağıdaki gibidir:
“D. Ödeme
I. Ülke parası ile
MADDE 99- Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.”
Yabancı para borcu; borçlanılan para biriminin ifa yerindeki para birimi ile aynı olmadığı para borçlarıdır. TBK’nın 99. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, borcun konusunun yabancı para olduğu hâllerde tarafların sözleşmede ifaya ilişkin olarak “aynen ifa” veya aynen ifa anlamına gelebilecek bir ifade kullanıp kullanmadıklarına bakılmalıdır. Taraflarca sözleşmede aynen ifaya yahut aynen ifa anlamına gelebilecek bir ifade kullanılmamış ise, yabancı para borcunun ödenmesi sırasında borçlu lehine bir seçimlik yetki doğmaktadır. Bu yetki doğrultusunda borçlu, yabancı para borcunu aynen ödeyebileceği gibi, dilerse ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla da ifa ederek borcundan kurtulabilmektedir.
TBK’nın 99. maddesinin 2. fıkrası uyarınca ödeme günündeki rayiç olarak, ilgili günde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (“TCMB”) her gün güncellediği resmi kurun esas alınması gerekmektedir. Alacaklının ise bu konuda bir takdir yetkisi, itiraz hakkı vb. bulunmamaktadır. Alacaklı ancak yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi üzerine, borçlunun rızaen veya cebren ödemede bulunacağı durumda, Türk Lirası ile ödeme yolunun borçlu tarafından seçilmesi hâlinde hangi günün kurunun esas alınacağını belirleme yetkisine sahip olacaktır. Bunun sebebi ise, zamanında alacağına kavuşamayan alacaklının, kurda meydana gelen değişikliklerden ötürü zarara uğramasının engellenmesidir.
Özetle; TBK hükümleri uyarınca borcun konusunun yabancı para birimi olarak belirlendiği ve ancak sözleşmede borcun yabancı para birimi ile ifa edileceğine ilişkin bir kayıt olmadığı durumlarda seçim yetkisi borçluda iken, Değişiklik Tebliği ile, tüm menkul satışı sözleşmelerinde[2], sözleşme konusunun yabancı para olarak belirlendiği durumlarda ödemenin mutlaka Türk Lirası cinsinden yapılması zorunluluğu getirilmiştir. Borçlunun bu konuda seçimlik yetkisi ortadan kalkmış, alacaklının ise sözleşmede yer alan bir hükme dayanarak Türk Lirası cinsinden yapılacak ödemeye itiraz etme hakkı ortadan kalkmıştır. Bu hâli ile Değişiklik Tebliği ile hem alacaklıya hem de borçluya ilgili ödemelerin Türk Lirası cinsinden yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Değişiklik Tebliği’nin getirdiği düzenleme ile ortaya çıkan bir diğer soru, sözleşme konusu yabancı paranın Türk Lirası cinsinden ödenmesi halinde hangi kurun dikkate alınacağı hususundadır. Zira TCMB tarafından günlük olarak farklı alış ve satış kurları (efektif vb.) açıklanmakta olup bu noktada TBK’nın 99. maddesinde açıklanan “rayiç üzerinden Ülke parası ile ödeme” ifadesinin ne anlama geldiğinin incelenmesi gerekmektedir.
Öncelikle Duyuru’da sözleşme konusu yabancı paranın Türk Lirası cinsinden ödenmesi halinde hangi kurun dikkate alınacağı hususunda herhangi açıklama yer almadığına dikkat çekilmelidir. Bu hususta yargı kararları incelendiğinde ise , Mahkemece bu konuda uzman bir bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılması ve taraflar arasındaki süregelen uygulamanın dikkate alınarak sonuca varılması gerektiği belirtilmiştir. Bu yönde Yargıtay kararları aşağıdaki gibidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2001/8099 E. 2001/8224 K. sayılı ve 23.10.2001 tarihli kararı:
“Taraflar arasında yazılı bir taşıma sözleşmesi olmadığı gibi, ödemelerin ne şekilde yapılacağı konusunda da, bir anlaşma bulunmamaktadır. Ancak, taraflar arasında ödemelerin USD üzerinden yapılacağı konusunda uyuşmazlık, ödemelerin fatura tarihindeki döviz alış kuru mu yoksa fiili ödeme günündeki döviz satış kuru üzerinden mi yapılacağı hususundadır.
O halde mahkemece, bu konuda uzman bir bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılarak, taraflar arasındaki taşıma ilişkisinin ne zaman başladığı, başladığı tarihten itibaren ödemelerin ne şekilde yapıldığı ve taraflar arasında ödeme şekli konusunda bir uygulama ve benimseme oluşup oluşmadığı konusunun kesin olarak saptama yapılması ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir inceleme yaptırılarak bir karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmediği gibi, bu şekilde tesis edilen kararın Dairemizce onanmış olması da, isabetli görülmediğinden, davacı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.”
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/2802 E. 2016/4633 K. sayılı ve 10.11.2016 tarihli kararı:
“3-Sabit kur uygulaması yönünden ise; sözleşmede yabancı para üzerinden ödeme kararlaştırılmış ancak sözleşmenin ifası sırasında döviz fiyatlarındaki aşırı yükselme nedeniyle ödemelerin hangi tarihteki kur üzerinden yapılması gerektiği konusunda yazışma ve toplantılar yapıldığı, 03.05.2001 tarihli davalı yazısı üzerine davacının 02.11.2001 tarihli cevabında %10 sabit kur uygulanmasını kabul ettiği ayrıca davacının bir kısım taşeronlarına da sabit kur kabul edilerek ödemeler yapıldığı anlaşılmıştır. Davalının o tarihte sabit kuru üzerinden ödemelerin yapılması için diğer tarafla anlaşma yapmak yollarını aramış olup bu konudaki önerisi sabit kur uygulanmasıdır. Davacı ise bu öneriyi kabul etmeyerek % 10 sabit kur uygulanmasını karşı öneri olarak getirmiştir. Aşamalarda da işin ifasına devam edildiğine göre davacının % 10 artışla kuru sabitleyen önerisinin kabul edildiği, bağlayıcı sözleşme koşullarının, bağlayıcı ve kabul edilmiş bu öneri doğrultusunda değiştirildiğinin kabulü gerekir.”
Yukarıdaki kararlarda değinildiği üzere, bu hususta taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, fiili mutabakata ve süregelen uygulamaya göre değerlendirme yapılması gerekecektir. Yine bu noktada, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (“VUK”) 215. maddesi gereği Türk bir şirketin düzenleyeceği faturada, yabancı para borçları açısından dahi Türk Lirası cinsinden bir tutar gösterilmesi zorunluluğu dikkate alınarak önceki uygulamada faturada hangi kur üzerinden Türk Lirası cinsinden gösterim yapıldığının incelenmesi uygun olabilecek ve taraflar arasındaki mutabakata dair bir sonuca varılmasını kolaylaştırabilecektir.
Bununla birlikte, aynı gün açıklanan hangi kurun uygulanacağı tartışmasından bağımsız olarak, borçlunun ödemeyi gününde yapmadığı bir kurguda, TBK’nın 99. maddesinin 3. fıkrasının uygulanacağına ve alacaklının, bu alacağının vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebileceğine dikkat edilmelidir.
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri ve Tebliğ maddeleri kapsamında Hazine ve Maliye Değişiklik Tebliği ile yapılan düzenlemelerin sözleşmelerin ifasına etkileri açısından meydana gelen belirsizliklerin netleştirilmesi adına 21 Nisan 2022 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlığı internet sitesinde Değişiklik Tebliği’ne İlişkin Duyuru (“Duyuru”) yayımlanmıştır[3]. İlgili Duyuru’da;
Yukarıdaki açıklamalar kapsamında özellikle 19 Nisan 2022 tarihinden itibaren söz konusu işlemler bakımından döviz cinsinden çek ve bono düzenlemesinin mümkün olmayacağına dikkat çekmek faydalı olacaktır. Her ne kadar çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek bakımından esasında vade uygulamasının mümkün olmaması gerektiği dikkate alındığında açıklamanın hukuki prensipler ile örtüştüğü belirtilebilecek ise de, bononun ödeme aracı olmadığı ve kıymetli evrakın mücerretliği ilkesi gereği, taşınır satışları bakımından yapılacak ödemelerin ifası amacıyla[4] teslim edilen söz konusu bonolar için yeni uygulamanın çekten ayrı değerlendirilmesi ve Duyuru’da çek ile bononun ayrıştırılması faydalı olabilirdi.
3. Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Şirketlerinin Taraf Olduğu Sözleşmeler Bakımından
Değişiklik Tebliği ile getirilen düzenlemelerden bir diğeri ise, Tebliğ’in 8. maddesinin 15. fıkrasına eklenen “ödenmesi ve kabul edilmesi” ibaresidir. Bu düzenleme ile kamu kurum ve kuruluşlarının veya Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin taraf olduğu gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin yabancı para cinsinden veya yabancı paraya endeksli olarak kararlaştırılmasının yanı sıra, bunların yabancı para cinsinden ödenmesinin ve kabul edilmesinin mümkün olduğu açıklanmıştır. Böylece sayılan kurum ve kuruluşların döviz cinsinden tahsilat yapabilecekleri açıkça düzenlenmiştir.
4. Sonuç
Sonuç olarak Değişiklik Tebliği ile aşağıdaki iki önemli değişikliğin getirildiği söylenebilecektir;
Her ne kadar Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Duyuru’da birçok noktaya açıklık getirilmişse de sözleşme konusu yabancı paranın Türk Lirası cinsinden ödenmesi halinde hangi kurun dikkate alınacağı hususunda uygulamadaki belirsizliğin ilerleyen dönemde devam edeceği söylenebilecektir.
Önemle belirtmek gerekir ki, Yargıtay kararları da bu hususta net ve açık değildir. Örneğin bugüne kadar sadece yabancı para cinsinden ödenmiş ve daha evvel hangi kur üzerinden ödeme yapılacağı hususunda tarafların hiçbir zaman görüşmediği bir para borcu açısından bugün tarafların mutabakata varamamaları hâlinde hangi kurun uygulanması gerektiğinin yanıtı yargı kararlarınca açıkça yer almamaktadır. Fakat yukarıda belirttiğimiz ve VUK düzenlemeleri gereği faturada Türk Lirası cinsinden bir tutar gösterilmesi zorunluluğu yol gösterici olabilecek; yine bununla birlikte her hâlükârda taraflar arasındaki sözleşmede ilgili hususu düzenleyen bir hüküm bulunup bulunmadığının kontrolü de fayda sağlayacaktır.
Yukarıda açıklananlar kapsamında bu aşamada uygulamada ilgililer tarafından dikkate alınabilecek aksiyonlara dair önerilerimiz aşağıdaki gibidir:
Taraflar arasında daha önce ifa edilmiş herhangi bir yabancı para borcu bulunmaması ve Değişiklik Tebliği sonrası ilk kez böyle bir para borcunun ifa edilecek olması hâlinde ne şekilde hareket edileceği hususu ise muğlaklığını korumaktadır.
Saygılarımızla
Özay Hukuk Bürosu
[1] Fıkrada, taşıt satış sözleşmeleri haricindeki menkul satış sözleşmeleri açısından ilgili düzenlemeler yapılmış olup taşıt satışı sözleşmelerinin Değişiklik Tebliği’nde hariç tutulmasının sebebi, hâlihazırda taşıt satışı sözleşmelerinin yabancı para veya yabancı paraya endeksli sözleşme düzenlenemeyecek olmasıdır.
[2] Açıklamalarımız, taşıt sözleşmesi dışında kalan sözleşmeler için geçerlidir.
[3] https://www.hmb.gov.tr/haberler/turk-parasi-kiymetini-koruma-hakkinda-32-sayili-karara-iliskin-2008-32-34-sayili-tebligde-degisiklik-yapilmasina-dair-2022-32-66-sayili-teblige-iliskin-duyuru
[4] Burada ifa uğruna edim veya ifa yerine edim ayrımlarına tarafımızca değinilmemektedir.